Havayı Temizleyen Bitkiler

Evlerimiz petrol türevleri, ağır metal içeren cihazlar, boya ve deterjan tarzı kimyasallar gibi zehirli maddelerle dolu. Bu tür toksinler çoğu zaman uçucu özelliğe sahiptirler ve solunum veya temas yoluyla vücudumuza kolaylıkla girerler. Uzun yıllar fark etmesek de vücutta biriken yabancı maddeler yaşam kalitemizi düşürür, bağışıklık sistemimizi zayıflatır ve günü geldiğinde ölümcül hastalıkları tetikleyici etken olurlar.

Kimyasallar dünyamızı o kadar işgal etmiş durumda ki, steril bir ortamda yaşamak mümkün değildir. Ancak hepten çaresiz değiliz. Bazı doğal yöntemler kullanarak zararı en aza indirmek mümkün.

Doğa harikalarla dolu. Bildiğimiz hemen bütün bitkiler solunumla açığa çıkardığımız karbondioksidi absorbe etmekle kalmaz, o karbondioksidi besine çevirerek en harika geri dönüşüm sistemini hayata geçirirler. Atmosferdeki karbondioksit oranı yüzde bir mertebesindedir. Bu oranın biraz artması, önce bilinç kaybına, ardından yaşamsal faaliyetlerin son bulmasına neden olur. Havadaki karbondioksit oranı yüzde 10'u bulduğu an, ortamdakileri mutlak bir ölüm bekliyor demektir. Bitkiler sağlıklı oranı koruma işini bizim için bedava yapmaktadır.

Ancak bitkilerin temizleme işlemleri karbondioksitle sınırlı değil. NASA, uzay gemilerinde solunan havayı doğal yollarla temizlemenin yollarını bulmak için 1980'li yıllarda geniş çaplı bir araştırma yaptı. Sonuçta karbonmonoksit, benzen, formaldehit, trikloretilen, toluen ve amonyak gibi ev kimyasallarında bol bol bulunan pek çok zararlı bileşiği absorbe etme yeteneğine sahip bitkiler keşfedildi.


Adı geçen kimyasallar temizlik malzemelerinde, plastik eşyalarda ve mobilyalarda bolca kullanılıyor. Temizlik ardından durulanmayla bu kimyasallardan kurtulmak mümkün olmuyor. Çünkü her biri az veya çok, belli miktarlarda buharlaşmaya uğrayarak soluduğumuz havaya karışıyor.

NASA'nın Araştırmasına Göre Kimyasal Temizlik Yapan Bitkiler


Bu bitkilerin bazısı yapraklarıyla kimyasalları absorbe ederek vücutlarında hapsediyorlar, kimisi de topraklarında bulunan bir takım mikrobik canlılar ile havayı temizliyor. Yukarıda adı geçen her kimyasalı absorbe etme kabiliyetine sahip iki bitki var. Birisi Yelken Çiçeği, diğeri de krizantem morfolium isimli bir kasımpatı türü. NASA'nın listesinde bir veya birden fazla kimyasal absorbe etme yeteneğine sahip onlarca çiçek var. Bunlar:
  • Cüce hurma palmiyesi –  Phoenix roebelenii
  • Areca palmiyesi –  Chrysalidocarpus lutescens
  • Salon eğreltisi –  Nephrolepis exaltata “Bostoniensis”
  • Aşk Mervideni –  Nephrolepis obliterata
  • Orman Sarmaşığı –  Hedera helix
  • Liriope spicata
  • Kurdele Çiçeği – Chlorophytum comosum
  • Şeytan Sarmaşığı – Epipremnum aureum
  • Yelken Çiçeği – Spathiphyllum ‘Mauna Loa’
  • Flamingo Çiçeği – Anthurium andraeanum
  • Çin herdemyeşili – Aglaonema modestum
  • Bambu palmiyesi – Chamaedorea sefritzii
  • Salon Palmiyesi – Rhapis excelsa
  • Paşa Kılıcı – Sansevieria trifasciata ‘Laurentii’
  • Devetabanı –  Philodendron cordatum
  • Sarmaşık devetabanı –  Philodendron selloum
  • Fil kulağı devetabanı –  Philodendron domesticum
  • Kırmızılı drasena – Dracaena marginata
  • Mısır püskülü drasena –  Dracaena fragans ‘Massangeana’
  • Çizgili drasena – Dracaena deremensis ‘Janet Craig’
  • Drasena –  Dracaena deremensis ‘Warneckii’
  • Benjamin –  Ficus benjamina
  • Papatya – Gerbera jamesonii
  • Krizantem  Chrysanthemum morifolium
  • Kauçuk bitkisi  – Ficus elastica
  • Orkide – Dendrobium orchid 
  • Difenbahya – Exotica Dieffenbachia
  • King of hearts – Homalomena wallisii
  • Güve orkidesi – Moth orchid
NASA için çalışmayı yürüten araştırmacılara göre etkin bir temizlik için ortalama 10 metrekareye bir tane düşecek sayıda bitki bulundurulmalı. Ayrıca yukarıda adı geçen bitkilerin çoğu tropikal bitkiler oldukları için geniş yaprakları az güneş ışığında da iyi fotosentez yapabilmelerini sağlar. Bu da ev ortamında kolayca yetiştirilebilmeleri demektir.



Ortamdaki Elektromanyetik Radyasyon


Kimyasalları kısmen de olsa temizlemenin bir yolu varsa da, evdeki cep telefonları, flüoresan lambalar, WiFi cihazları ve LCD televizyonlar içindeki lambalar gibi, vücudun elektrostatik dengesini ciddi ölçüde etkileyen pek çok elektromanyetik ışınım kaynağı var. Evimizde olmasa bile kapı komşumuzda bulunan bu cihazların yine etkisi altındayız.

Özellikle kızılötesi spektrumda bulunan mikrodalga, wifi ve cep telefonu sinyalleri gibi elektromanyetik dalgalar vücut hücrelerinin içindeki su moleküllerini etkileyip ısınmalarını sağlar. Isınan su demek hücre sıcaklığının artması demektir, çünkü insan vücudunun yüzde 70'i sudan oluşur. Özellikle sinir hücrelerinin (beyin de sinir hücrelerinden oluşur) sıcaklığında anormal artış olursa, hücre çoğalması tetiklenir. Bu kontrolsüz hücre çoğalmasının literatürdeki adı 'Kanser'dir.

Ortamdaki elektromanyetik radyasyonu absorbe eden herhangi bir bitki, malzeme veya cihaz bulunmamaktadır. Bu yönde internette bir takım bilgiler dolaşsa da, bir elektromanyetik kaynaktan çıkan radyasyon her yönde yayılacağı için bunu toplamak, etkisini yok etmek mümkün değildir.

Ancak Faraday Kafesi denen bir yöntemle bulunduğumuz kapalı ortama elektromanyetik dalgaların nüfuz etmesini engellemek mümkün. İçinde bulunduğumuz odanın duvarlarını alüminyum folyo gibi iletken bir maddeyle tamamen kapladığımız takdirde, bu kapalı alan içinde elektrmanyetik dalga bulunmayacaktır. Asansörlerin içinde cep telefonlarının genelde çalışmamasının sebebi budur.  Böyle metalle kaplanmış bir odanın içinde radyolar çalışmaz, cep telefonları sinyal alamaz ve sinyal gönderemez. Bunun yanında, dışarıdaki bir WiFi kaynağının sinyali de bu odanın içine giremez. Dolayısıyla elektromanyetik dalgalardan tecrit edilmiş bir ortam sağlamış oluruz. Ortam dinlemesini engellemenin en pratik yolu da budur. Faraday kafesi haline getirilmiş bir odaya gizlenmiş bir böcekten sinyal almak mümkün olmaz.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Nötronlar Neden Serbest Haldeyken Kararsız ama Çekirdek İçinde Kararlıdırlar?

SİMETRİ