SİMETRİ
İnsanın estetik algısı
simetriden çok hoşlanır. Doğada pek çok yerde karşımıza çıkan simetrik objeler,
bir şekilde doğanın parçası olan insan zihninde tanıdık bir tat bırakıyor ve
simetriyi olması gereken bir tamamlayıcı unsur olarak her kavramda arar hale
geliyoruz.
Simetrinin ne olduğunu
kabaca tanımlamak gerekirse: elimizdeki sistemi belirli dönüşümlere tâbi
tuttuktan sonra sistem hâlâ değişmez kalıyorsa, orada bir simetri var demektir.
Örneğin bir küreyi ters çevirseniz görünüşünde bir değişiklik olmaz. Bir kareyi
merkezi etrafında 90 derece döndürseniz yine aynı şekilde görünür. Ancak kareyi
45 derece döndürsek, köşeler ve kenarlar yer değiştirmiş olur ve bunu "45
derece dönme altında kare şekli simetrik değildir" diyerek ifade deriz.
Doğa simetrik
nesnelerle doludur. Bilinen en simetrik şey olan küre, her yerdedir. Kristal
yapılar (katı hal fiziğinde önemli bir alan işgal eder), pek çok moleküler
yapı, bitkiler, hayvan bedenleri, çiçekler, astronomik cisimler... Simetri her
yerdedir.
Fiziksel cisimlerin
görünüşlerinin simetrik olmasından daha etkileyici bir şey var ki o da fiziksel
yasaların bizatihi kendilerinin simetrik oluşudur.
Simetri tanımını
yeniden yapalım. Bir kavram, nesne, durum, herhangi bir şey, herhangi bir
müdahaleye tâbi tutulduktan sonra başlangıçtaki gibi görünüyorsa simetriden
bahsedebiliriz. Meselâ bir küçük ev aleti yapıp çalışmasına bakalım. Aynı ev aletini
bir arabanın içine koyup sabit hızda ilerlemesini sağlayalım ve
fonksiyonlarında bir değişiklik olup olmadığını gözlemleyelim.
"Doğal" olarak bir değişiklik görmeyeceğiz. Durağan halde alet nasıl
çalışıyorsa, ilerlerken de aynı fiziksel yasaların işlediğini göreceğiz. Bu
durumu teknik bir şekilde ifade etmek için fizikçiler, "fizik yasalarına
ait matematiksel denklemler öteleme altında değişmez kalmalıdır" diyerek
fizik yasalarının uzayda yer değiştirme durumunda simetrik olduğunu belirtirler.
Aynı şeyi zamanın değişimi altında da görürüz. Sabah yaptığınız bir ölçüm ile
akşam yaptığınız ölçüm aynıysa zamanın akışına göre simetrik bir sisteminiz var
demektir.
Yukarıda bahsedilen
simetriler hep geometrik yaklaşıma sahipti. Farklı bakış açılarından da simetri
bulabiliriz. Örneğin bir Helyum atomunun iki elektronu vardır. Bu iki
elektronun yerlerini değiştirsek, önceki durumla sonraki durum arasında hiç
fark görmeyiz. Birisi iki su molekülünün oksijen atomlarının yerlerini
değiştirse, biz bu değişimi fark edemeyiz. Kısaca temel parçacıklar arasında
mutlak bir simetri hâkimdir. Asla ayırt edilemezler. Bu çok basit ve çok bariz
örnek, fizikte çok önemli sonuçları olması açısından önemlidir.
Farklı bir örnek
verelim. Fiziksel sistemler ölçek değişimi altında simetrik midir? Bir gitarın
aynısını 10 kat büyük olarak yapsak, tüm fiziksel özellikler aynı mı
kalacaktır? Tabii ki hayır. En basitinden, çıkan seslerin frekansları çok farklı
olacaktır. Sesin dalga boyunun gitar uzunluğuna oranı farklı olacaktır vs. Bu
durumda "ölçek değişimine göre fizik simetrik değildir" diyebiliriz.
Kibrit çöpünden
yaptığımız bir maket binayı, yine kibrit çöpünden gerçek boyutta yapmaya
kalksak, kibrit çöpünden evimizin yerçekimine dayanamayıp yıkıldığını görürüz.
Ölçeğe göre simetrik olmayan fiziğin sebebini bugün biliyoruz. Tüm madde
atomlardan oluşuyor ve ölçeği büyütsek de atomun boyutunu büyütemeyeceğimiz
için farklı ölçeklerde tam bir simetri elde edemeyeceğiz. Atomları büyütebildik
diyelim; ışık hızı, Planck sabiti gibi doğayı belirleyen sınır değerlerini de
aynı ölçekte değiştirmeden farklı ölçeklerde simetri oluşturamayız. Doğanın, ölçek
değişimine göre simetrik olmaması, epeyce dolaylı bir yoldan da olsa atomların
varlığına güzel bir kanıttır.
Ölçek değişimi altında
fiziksel yasaların simetrik olmadığını ilk olarak Galileo dillendirmişti. Bugün
için bize oldukça sıradan gelen bu gerçek, o gün için Ona çok etkileyici
gelmişti. Köpek kemikleri üzerinden de bunu dillendirmişti. Bir köpek kemiğini
100 kat büyütsek, o denli büyük bir köpeği taşıyamayacak kadar ince bir kemik
sırık elde edileceğini söylemişti. Bu durum maddenin sürekli bir ortamdan
oluşmadığına, atomlardan yaratıldığına doğrudan bir düşünsel delildir aslında.
Bir başka simetrik
durum da zamanla ilgili olandır. Bir bardağın kırılması anını kameraya
aldığımızı düşünelim. Bu görüntüyü geriye doğru sardığımızda göreceğimiz şey
günlük hayatta zamanın akışında asla göremeyeceğimiz bir sahne oluşturur. Hiç
bir kırık bardak kendi kendine birden sağlam hale gelmez. Doğal olarak bunun
fiziksel olarak gerçekleşmeyecek bir süreç olduğunda hemfikiriz. Bu, zamana
göre tersinmez bir süreçtir. Ancak zamana göre tersinir süreçler de var
edebiliriz. Mükemmel esneklikte bir topu yukardan bıraktığımızda top tekrar ilk
yüksekliğine çıkacaktır. Bu süreci kameraya alıp tersten oynatsak, düz
oynatımdan ayırt edemeyiz. Bu tip "sahip olduğu enerjiyi koruyan"
sistemler zamana göre simetriktir.
Zamana göre simetrik
olan başka süreçler de vardır. Bütün atomik seviyedeki süreçler böyledir. Hatta
bardağın kırılmasındaki gibi tersinmez süreci oluşturan, (bardağın atomları
vb.) parçacık hareketlerinin de tek başlarına gözlemlenme imkânı olsaydı
tersinir oldukları görülürdü.
Mikroskobik seviyede tüm fiziksel yasalar ve olgular zamana göre
tersinirdir.
Herhangi bir fiziksel
süreci güzel kılan şey, barındırdığı her simetriye karşılık, bir şeyin
korunduğunu gözlemlemektir. Yukarıdaki örnekte, zıplayan topun mekanik enerjisi
sabit olduğu sürece, yaptığı hareket zamana göre simetriktir. Buradan şöyle bir
yasa çıkıyor: Zamana göre simetri varsa, enerji korunur! Başka bir örnek de,
dönme hareketinden verilebilir. Bir sistemi sabit bir nokta etrafında herhangi
bir açıda çevirdiğimizde sistemin tüm fiziksel özellikleri ilk durumla aynı
kalıyorsa, bu sistemin açısal momentumunun korunumlu olduğunu anlarız.
Çok acayip! Sanırım
estetik anlayışımıza derinden bir katkı sağlayan bu simetri - korunum ilişkisi
fiziğin en güzel yanlarından birisi. Atomik seviyelere indiğimizde karşımıza
yeni yeni simetriler çıkmakta, bunlar da yeni korunum yasalarının varlığını
bize göstermektedir. Meselâ kuantum mekaniksel bir süreci temsil eden dalga
fonksiyonunun fazını değiştirsek dahi, o sürecin gerçekleşme ihtimalini temsil
eden fonksiyonun mutlak karesinin değeri değişmez. Yani faz değişimine göre
simetrik bir durum var. Bu simetrinin tekabül ettiği korunum yasası ise
elektrik yükünün korunmasıdır. Asla ama asla, bir fiziksel süreç sonunda toplam
elektrik yükü değişmez.
Doğadaki en ilginç
olgulardan birisi de yansıma simetrisi veya ayna simetrisi olarak
adlandırılanıdır. Bunu anlamak için şöyle bir soru soralım kendimize: Tüm
evreni ve bütün fiziksel olayları bir aynadan yansıdığı haliyle görüyor olalım.
Bu gördüğümüz yansıma dünyada da bütün fiziksel kanunlar bildiğimiz anlamıyla
geçerli midir?
*Bu yazı büyük oranda Feynman Lectures'daki "Symmetry in Physical Laws" kısmından derlenmiştir.
*Bu yazı büyük oranda Feynman Lectures'daki "Symmetry in Physical Laws" kısmından derlenmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder