Kayıtlar

Mayıs, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Modern Fiziğin Kısa Tarihi - 2

1920’lerde Rutherford’un deneysel verileri ışığında atomu tanımlamaya çalışan fizikçiler arasında derin bir fikir ayrılığı vardı. Bir tarafta, klasik algılardan sıyrılmak gerektiğini ve sağduyuya aykırı da olsa matematiğin güvenli limanına sığınmayı savunan yenilikçi Bohr ve Kopenhag ekolü, diğer tarafta atomu sayıların ve denklemlerin ötesinde bir fiziksel olgu olarak kabul eden Einstein vardı. Bohr’un başını çektiği Kopenhag ekolü, bilim adamlarının denklemler arasında bir seçim yapma durumunda kalmasından hoşlanmıyordu. Yani fiziksel bir durumu betimleyen denklemlerde matematiksel bir hata yoksa, sağduyuyla denklemin doğruluğunu sınamayı uygun bulmuyordu. O yüzden Bohr sağduyuya aykırı gelse de matematiksel temeli olan bir denklemi kullanarak fiziği şekillendirmeye hazırdı. Doğanın temelinde belirlenemezliğin olduğunu düşünüyor, doğayı tanımlamada olasılıkları kullanmaktan çekinmiyordu. Einstein ise bilimi algılarımızdan uzaklaştıracak bu tür soyut yaklaşımlara şiddetle karşı çıkı

Modern Fiziğin Kısa Tarihi - 1

Resim
Kuantum Fiziğinin Doğuşu  Her şey 1827’de İskoç bir botanikçinin su üzerine polen taneleri serpip bunları mikroskop altında incelemesiyle başladı. Robert Brown isimli bu meraklı adamın bulduğu şey çok garipti. Su yüzeyinde usulca etrafa yayılmaları gereken polenler tıpkı mikroskobik canlılar gibiher yönde titriyordu,. Einstein'ın Altın Yılı 78 yıl hiç ilgi çekmeyen bu ufak detay, genç bir fizikçi tarafından yeniden ele alındı. Albert Einstein adlı bu genç adam, polenlerin ancak başka bir şey tarafından itilmeleri halinde bu şekilde davranacağını iddia etti. Ona göre su, atom benzeri küçük parçacıklardan oluşuyordu. Bu parçacıklar kendi aralarında sürekli çarpışırken polenleri de sarsıyorlardı. Eğer su parçacıklardan oluşmasaydı polenler de kımıldamadan duracaktı. Einstein bu iddiasını mükemmel bir matematik diliyle de anlattı. Atomların büyüklüklerini dahi öngörebilmişti: Milimetrenin milyonda biri kadar olmalıydılar. Atomlar o güne kadar hep felsefi bir fikir olarak

Kuantum Fiziği ve Satranç

Resim
Satrancı kuantum fiziğinin kurallarına göre yeniden düzenlesek nasıl bir oyunla karşılaşırdık? Günlük yaşantılarımızı şekillendiren, alışkanlıklarımızı oluşturan ve doğayla bizim aramızdaki ilişkiyi belirleyen, kısacası, sınırlarımızı çizen kanunların bütününü fizik yasaları olarak adlandırıyoruz. Algılarımızı oluşturan da bu kanunlar. Sözgelimi elimize aldığımız cismi bırakırsak yere düşer, bir bardak sıcak çay masanın üzerinde kendi halinde bırakılırsa soğur, sabit bir yere sakladığımız kıymetli eşyayı yıllar sonra yine bıraktığımız yerde bulacağımızdan eminizdir. Duvara attığımız lastik top duvarın öte tarafına asla geçmez, sekerek tekrar bize döner. Bu tür gündelik olaylara o kadar aşinayız ki aksi aklımıza bile gelmez! Tüm bunlar Newton'un hareket yasalarıyla, termodinamik kanunlarıyla, elektromanyetik etkileşim gibi klasik fizik yasalarıyla formülize edilmiş ve öngörülerimizi, doğadan beklentilerimizi oluşturmuş. Tıpkı kuralları sıkı sıkıya belirlenmiş bir oyun gibi.